Loading...
Sokak Fotoğrafçılığı

Tarz, doğru ışık, ayıklama

Tarz, doğru ışık, ayıklama

Bir keresinde bir arkadaşıma sormuştum; “neden makinan manual modda?” diye, o da benim tarzım böyle dedi. Bu tarz konusunun bendeki alerjik etkilerinden dolayı konuyu uzatmadım, cehaletimi koluma taktım yürüdüm, fotoğraf çekmeye başladım.
Şimdi bir önceki cümledeki manual modun ne anlama geldiğiyle konuya başlayalım. Manual mod pek çok fotoğrafçı için manual pozlama -yani makinada M modunda fotoğraf çekmek anlamına geliyor. Tabii buna ek olarak başka bir manual mod da netleme için kullanılabilir. Manual netleme (fokus) konusunu ayrı bir yazıda anlatacağım. Şimdi gelelim manual pozlama konusuna…
En yalın anlatımla fotoğraf makinasında diyafram ve enstantane değerlerinin fotoğrafçı tarafından belirlenip ayarlandığı, makinanın hiç bir otomatik ölçüm yapmadığı pozlama türüne manual pozlama denir. Aslında bu değerlerin fotoğrafçı tarafından belirlenmesi işi epeyce hayatı kolaylaştırıyor gibi 🙂 Acaba gerçekten öyle mi?
Bir başka arkadaşımın Tango Kulübü var. O zamanlar daha yeni fotoğrafa başlamışım. Herşeyi çekerim hevesi ve heyecanıyla bir akşam gittim kulübe. Ortalık harika! Danseden çiftler, barda ya da masalarda oturanlar. Nereye baksam kadraj var, fotoğraf var! Hemen makinayı aldım elime, önüne de çantadaki en hızlı (ışık geçirgenliği / diyafram değeri en geniş) lensi taktım. Niyetim danseden çiftleri jilet gibi (her ne demekse) keskin çekmek. Baktım o istediğim netlik olmuyor, ben de getirdim makinayı manual pozlama moduna, diyaframı f:6.3 ile f:8 civarlarında ayarladım, enstantaneyi de 1/250s yaptım, optik vizörde gördüğüme deklanşör basıyorum :)))) Dans kulüplerinin ortamını bilen fotoğrafçı arkadaşlarım bunları okurken kahkahayı basmıştır… haklılar da 🙂 bir vakit sonra o çektiğim bomba kareleri bir göreyim diye oturdum bardaki taburelerden birine ve bakmaya başladım. Ilk kare kapkaranlık, ikinci, üçüncü ve tüm diğerleri. 🙂 bir de makinaya saydırdım. Tam da bozulacak zamanı buldu diye. Oysa makinanın hiç bir suçu yoktu. Sıkıntı benim pozlamayla ilgili en önemli 3. Faktörü dikkate almamış olmamdı; ortam ışığı!
Dediğim gibi en önemli konu ışıktır pozlamada. Diyaframı enstantaneyi konunuzu nasıl yorumlamak istiyorsanız ona göre siz ayarlarsınız. Ancak bu değerler ve eşdeğerlik yasasına göre birbirleriyle olan ilişkisi (korelasyonu) tamamen ışığa göre şekillenmektedir. Yani; ortam ışığı değişmediği sürece her diyafram değeri değişikliğinde ona karşılık gelen enstantane değerine de müdahale etmek gerekir. Yoksa bunlardan birini kafanıza göre değiştirip diğerini aynı tutarsanız benim gibi efsane derecede koyu, az pozlanmış fotoğraflarla eve kös kös dönersiniz. Bu sebeple teknolojinin yardımını alarak pozlama konusunu makinaya bırakıyoruz ki ortam ışığına göre ister diyafram öncelikli ister enstantane öncelikli modda çekerken ortam ışığına göre doğru pozlama değerini hesaplasın. Sırf son 4-5 cümle bile birkaç blog yazısı sebebi olarak “yapılacaklar” listesinde yerini aldı.
Tarz, doğru ışık, ayıklama
Sony A7M3 Sigma 20mm f:1.4 Art DG f:5 1/1250s iso100
Yukarıda gördüğünüz fotoğraf İstanbul Karaköydeki yeni metro köprüsü üzerinde çekildi.
Kış olmasına rağmen ışık olarak çok şanslı olduğumuz bir günde Sigma 20mm f:1.4 Art lensle sokakta neler yapabileceğimi denemek için oradaydık.
Köprünün konumundan dolayı ışık, güneşli havada sert gelir. Son 350 yıldır -muhtemelen önümüzdeki 350 yıl daha- orada fotoğraf çektiğim için el alışkanlığı güneş ışığının doğrudan çarptığı beton zeminden ışığı okudum. Işık okumada kullandığım metot şöyle; kadrajımın %80 ve daha fazlasını güneş alan beton zeminle doldurup -diyafram öncelikli (A, Av) moddayım bunu yaparken- ekranda okuduğum diyafram ve enstantane değerlerini hafızamda tutup makinayı manual moda (M) getiriyorum. Sonra okuyup hafızamda tuttuğum diyafram (A, Av) ve enstantane (S, Tv) değerlerini makinada ben ayarlıyorum. Peki böyle yapınca ne oldu? Beton zemin ve ona yakın değerde ışık alan her alan ve obje olması gerektiği gibi pozlanacak, koyuda kalan kısımlar da görece olarak daha da koyu görünecekti. Sonuç; fotoğraftaki şapkalı abinin yüzünün güneş alan kısımları aydınlık çıktı, gölgede kalan kısımları iyice siyaha yaklaştı. Özellikle şapkanın siperinin gölgesi yüzde keyifli bir koyu alan oluşturdu. Üzerindeki koyu renk kıyafet benim şansımaydı, az da olsa doku detayı veren kısımlarını da Lightroom’da siyaha getirerek sade ve içime sinen bu fotoğrafa ulaştım. Tabii aynı zamanda fotoğraflamak istediğim konuyu da fondaki köprü mimarisinden ayıklamış oldum ki aslında tam da yapmak istediğim buydu.
Peki başa dönelim. Bu yaptığım benim tarzım mı? Yahu benim derdim fotoğraf… hepimizin derdi fotoğraf. Işığa baktım ortama baktım, sonra da bana istediğim fotoğrafa ulaşmak için en avantajlı imkanı sunacak teknik bilgiyi kullandım. Tarz? Benim aklım ermez, onu da bilenlerine bırakıverdim.
Bir sonraki yazıda ve fotoğrafta buluşmak üzere,
sevgiler.